Vefat Sonrası Sevk Ve İdare

Vefat Sonrası Sevk Ve İdare
Mp3 indir

Mp4 indir

HD indir

Share

Paylaş

Soru; Yanlış anlaşılmaması
ümidiyle defalarca farklı kesimler tarafından bizlere
sorulan bir hususu dile getirmek istiyorum; Zat-ı alinizin
vefatı sonrası bugün yürütülen bu eğitim faaliyetlerinin
devamında sevk ve idare yapısı adına neler düşünüyorsunuz?

Cevap; Şimdiye kadar çeşitli vesilelerle
ifade etmeme rağmen tekrar tekrar gündeme getirilen
bir soru üzerinde son-inşaallah son olur- sözlerimi
söyleyeyim.

Birileri tarafindan ifade edilen ve
bana küfür etme kadar ağır gelen bir tabirle “Fethullah
Gülen Cemaati” diye isimlendirilen topluluk, bu millete
ve insanlığa hizmet düşünce ve metodlarını gönüllü olarak
kabullenen insanların meydana getirdiği bir gönüllülüler
hareketidir. Benim bu yapi içinde yerim ise başkalari
ne derse desin sıradan bir ferd olma çaba ve gayretinden
ibarettir. Biliyorum, bazılari bunu mubalağalı bir ifade
olarak algılayacak, kim bilir çoklari /bıyık altından
gülecek ama herşeye nigehban olan Rabbim biliyor ki
bütün amacım bu milletin bugünü ve yarınları adına akıllara
durgunluk veren fedakarlıklara katlanan insanların içinde
sıradan bir ferd olabilmek ve bu hal üzere ölmektir.

Benim 65 yıllık hayatım hemen herkesin
malumu. 30 yıla yakın cami kürsülerinde vaaz etmiş,
şehir şehir, kasaba kasaba dolaşarak halkla beraber
olmuş, yeri gelmiş onlarla birlikte gülmüş, yeri gelmiş
yine onlarla birlikte ağlamış bir insanım. Sevinçleri
sevincim, kederleri kederim olmuş hayatım boyunca. Fahr
için değil ama bir hakikatın vuzuhu adına söyleyeyim
bu sureçte ben şahsi zevk ve lezzetleri iradi olarak
bir kenara bırakarak milletimin derdiyle dertlenmişim.

Tabii hemen ilave edelim belki 55 yıl
önce girdiğim ve hala yürümeye çalıştiğim bu yolda hiçbir
zaman tek başıma kalmadım. Erzurum, Edirne, Edremit,
Izmir, Istanbul’da aynı duygu ve düşünceyi paylaşan
niceleri ile beraber oldum. Hacı Kemal Erimez gibi sahabe
döneminin Ebu Bekir’lerine denk mal ve canları ile bu
kervana katılan o kadar çok insan tanıdım ki,bunların
toplamı gönüllüler hareketini ortaya çıkardı. Ortaya
konan hizmet düşüncesine inanç ve bu uğurda gösterilen
gayretlere bağlı olarak Ilahi takdir gereği bu yapıda
bazıları öne çıktı, bazıları da geri planda kaldı. Sebepler
planinda işin tabii seyrine tamamıyla uygun bu takdiri
kabullenmek ise inancımızın gereği. Ama bu ön plana
çıkmayı liderlik olarak değerlendirmek yanlış bir tesbit
olsa gerek.

Günümüzde yapılan akademik çalışmalar
bu yapıyı sivil toplum kuruluşu olarak adlandırıyor
ki yerinde bir tesbit. Bu türlü yapılarda -illa liderlik
denilecekse diyelim- liderlik (bize göre rehberlik)
babadan oğula geçen bir mal değildir. Veya tarikatlarda
olduğu gibi halife tayini ile şeyhlik makamı el değiştirmez.
Hayatın tabii akışı içinde başkalarına faikiyet kesbeden
özellikleri ile birileri ön plana çıkar, o işe gönül
bağlayanlar da onları başlarına taç yapar.

Evet, bu millet tarih boyunca kendi
derdi ile dertlenenlere karşı hep kadirşinas olmuştur.
Maddi ve manevi hiçbir karşılık beklemeden kendi uğrunda
mücadele eden insanlara vefal/i davranmıştır. Dünyevi
hiç bir makamın, maddi hiç bir kuvvetin sağlayamayacağı
güven ve itimad kredisini onlara sunmuştur. Mühim olan
bu çizgiyi devam ettirebilmektir. Şahıslar fani ve geçiçidir.
Nitekim bana gösterilen güven kredisi de benim vefatımla
birlikte toprağa gömülecektir. Ama bu milletin dünü-bugünü
ve yarını adına yapılacak işler daimi ve süreklidir.
Işte bu ruh korunabilirse, bu ruhun etrafındaki yapılaşma
da korunacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Ismi ve unvanı kim ve ne olursa olsun, biri veya birileri
ile bu iş devam edecektir. Dolayısıyla yarınlar adına
muhtemel vakıalarla kafa yorup enerjiyi boşa harcama
yerine bugüne kilitlenip yapılması gerekli şeyler üzerinde
yoğunlaşmak şimdi yapılabileceklerin en iyisi ve en
güzelidir.

Yalnız bir inkisarımı yeri gelmişken
ifade edeyim; bu millet kendi milli sınırlarını da aşarak
insanlık adına topyekün seferber olmuş hizmet ederken,
bazıları bunu ısrarla cürüm olarak görmekte ve göstermektedir.
Başarıdan rahatsız olan bu tipler bizzat rakam vererek
“ şu kadar okul, şu kadar kurum, şu ülkede, bu ülkede
vs ” demekte ve maddi açıdan yapılan işlerin sınırlarını
gösteren bu rakamları sanki birer suç unsuruymuş gibi
insanlara takdim etmektedirler. Halbuki işin aslı şudur
ki, bir yerde açılan bir eğitim muessesesi başka yerler
tarafından takdirle karşılanmakta ve model alınarak
o beldede veya ülkede uygulanmaya geçilmektedir.

Ayrıca başta kendi milletimizin geleceği
olmak üzere bütün insanlık adına seferber olmuş hizmet
eden onca insan varken bazıları -affinıza sığınarak
halk tabiriyle arz edeyim- bu gönüllüler hareketine
“kafayı takmış” ve başkalarını görmemekteler. Ama inanıyorum
ki bu menfi gayretler hallkın engin feraseti karşısında
birşey ifade etmeyecek ve halk doğru bildiğini yapmaya
devam edecektir.

Önemli bir hususu ifade ile sözlerime
son vereyim; gurbet diyarlarında vatan hasreti ile yanıp
duran bir gönül, onlarca hastalıkla mücadele eden bir
beden ve bunlara ilaveten ağını kurmus kanlı katiller
misali bir kısım insanların kurdukları tuzak ve komplolarla
hayatımın son günlerini inzivada yaşarken, vefa beklediğimiz
dostların gönüllüler hareketine beklenilen ölçüde –hissettiğim
ve bilebildiğim kadarıyla-vefa ve sadakat göstermemeleri
benim yaralı kalbimi derinden derine sızlatmaktadır.
Bütün bunlara karşı bana düsen her hal u karda “LAHAVLE
VE KUVVETE ILLA BILLAH” deyip sabr etmektir