Temsil Öncelikli Tebliğ

Temsil Öncelikli Tebliğ

Soru: İrşad vazifesinin iki kanadını teşkil eden temsil ve tebliğden maksat nedir? Temsilin, tebliğin önünde olması ne demektir? Hâl dilinin yanı sıra beyan gücünü de kullanarak kendi değerlerimizi peynir ekmek yeme kolaylığında anlatabilecek fikir işçilerinin nasıl bir donanıma sahip olmaları gerekmektedir?



-Tebliğ, ulvî hakikatleri, dinin esaslarını, Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarını insanlara usulünce bildirmektir; temsil ise, irşad vazifesinde öncelikle hal dilini kullanmak, anlatılması gereken hakikatlere göre yaşamak, onları hayata hayat kılmak ve böylece başkalarına hüsn-ü misal olmaktır. (00.01)

-Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, tebliğ vazifesini eksiksiz yerine getiriyordu; fakat, O’nun tebliğden daha önemli bir yanı, hatta tebliğin birkaç kadem önünde bir yanı vardı ki, o da temsil idi. (00.49)

-İnsanlığın İftihar Tablosu, dini öyle güzel temsil etmişti ki, Ashab-ı Kiram’ın herbiri bir “Muhammedcik” oluvermişti. (02.00)

-Başkalarına hak ve hakikatleri ulaştırmada kullanılması gereken dil, kâlden ziyade Müslümanın hâl dili olmalıdır. Bir yönüyle, güzel söz söylemek ve iyi laf etmek önemli değildir. Beyanın asıl vazifesi, hâl dilinin kapalı ve belirsiz kalan ifadelerini açmak, tavır ve davranışların muğlak ve müphem yanlarını izah etmektir. (03.38)

-Tebliğ, daha ziyade temsilden süzülen manaları açmaya mâtuf, müphem hisleri şerh etme istikametinde ve gözsüzlere pinhân hakikatleri avamîleştirme yönünde olmalıdır. (05.05)

-Bugüne kadar ruh ve gönülden yükselmeyen ve insan ledünniyatına ulaşamayan kuru bilgiler, söz ebelikleri, heva ve hevesleri şahlandıran dil ve akıl oyunlarıyla bir şeyler yaptıklarını sananlar kendilerini avutmuş, başkalarını da aldatmışlardır ama kat’iyen sinelerde sürekli yankılanan bir ses ve soluk olma bahtiyarlığına erememişlerdir. Ses-soluk, dil-dudak, kalem ve parmak iç ihsasların emrinde ve hâle tercüman olmalıdır ki, söz gerçek değerine ulaşabilsin. (09.31)

-Onlarca ülkenin vatandaşları, kendi beldelerine hicret eden adanmış ruhları bağırlarına bastılar, onların hayırlı faaliyetlerini takdirle karşıladılar. Oralardaki çok sert istihbarat servislerinin on beş senelik yakın takiplerine rağmen hemen hiçbir yerde diyalog ve eğitim gayretlerinin aleyhinde olunmadı. Şayet, Türkiye’deki uğursuz bir azınlığın iftiraları ve gammazlamaları da gidip oralara ulaşmasaydı, okullar ve eğitim gönüllüleri hakkında tek kelimelik menfi bir laf edilmeyecekti. (11.17)

-Cehennem’in yakıtı olan insan bozmaları ve Ümmü Cemil’in ateşe odun taşıyıcılığı… (15.10)

-Bugünün “Önden Giden Atlılar”ı ve Samanyolu Televizyonu’ndaki “Hakkını Helal Et” dizisinin ilgili bölümüne akıtılan gözyaşları… (17.16)

-Adanmış ruhların Madagaskar’a gidiş destanı… (20.22)

-“Hicret” deyip yola koyulan herkes dört dörtlük olmayabilir, kimileri nefislerine ve dünya zinetlerine takılabilirler; fakat bu, adanmış ruhları ümitsizliğe sevketmemelidir. (24.57)

-Kendi değerlerimizi peynir ekmek yeme rahatlığında anlatabilmek için nasıl bir donanıma sahip olmamız ve bu konuda neler yapmamız gerekmektedir? (26.49)

-Kur’an talebeleri, kendi kaynaklarımızın haricindeki kitapları nasıl okumalıdırlar? (28.03)