İlâhî İhsanlar ve Liyâkatli İnsanlar

İlâhî İhsanlar ve Liyâkatli İnsanlar

Soru: “Melikin atiyyelerini ancak matiyyeleri taşıyabilir?” sözünden maksat nedir? İrşat ve tebliğe gönül vermiş insanlara bu söz ne ifade etmektedir? (00.33)



-Atiyye; hediye, bahşiş, lütuf ve ihsan manalarına gelmektedir. Matiyye ise, binek, yüklenici ve taşıyıcı demektir. (00.50)

-“Melikin atiyyelerini ancak matiyyeleri taşıyabilir” sözü, öncelikle, Cenâb-ı Hakk’ın ilahî ihsanlarının ancak liyâkatli insanların omuzlarına yükleneceğini ve bir kısım emanetlerin sadece sadâkat ehline verilebileceğini ifade etmektedir. (02.30)

-Yük ile taşıyıcı arasında bir uygunluk olmalıdır; atiyyenin tam temsil edilmesi matiyyenin mükemmelliğine bağlıdır. Allah’ın emaneti olan Din-i Mübîn eksiksiz ve mükemmeldir; şu kadar var ki, onun kusursuz temsil edilmesi ancak kıvam insanları ile mümkündür. (04.44)


Soru: İman hizmetini Cenâb-ı Hakk’ın çok büyük bir hediyesi kabul ediyoruz; fakat, çoğumuz onu taşıyabilecek kıvamda olmadığımıza inanıyoruz. Bu konudaki mülahazalarınızı lutfeder misiniz? (10.03)



-İnşirah vesilesi mektuplar.. ve Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’le şereflenen meclisler… (11.02)

-Olduğumuza da çok şükür; ya sokaklarda salma dolaşan kimseler gibi olsaydık!.. (12.48)

-Her gün en az kırk defa “İhdina’s-sırata’l-mustakîm” dememizin hikmeti… (15.46)


Soru: Malumunuz, bazı Hak dostları, Hâlık’ın atiyyelerini “İlahî isimlerin tecellîleri” şeklinde anlamışlar. Bu açıdan, o tecellîlere mazhariyetin kalbi hazır hale getirmekten ve o hediyelerin kıymetini bilmekten geçtiği söylenebilir mi? (19.40)



-Bir yönüyle, hepimiz Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin tecellîleriyiz. (20.30)

-Sıfât-ı sübhaniye ne aynıdır ne de gayrıdır; onlar Zât-ı İlâhî’ye hem bir hicap hem bir ayna, Zât-ı Akdes de onlara göre nâkabil-i idrak bir Asıllar Aslı.. ne O’nun Zât’ı başka zatlarla mukayese edilebilir ne de sıfatları başka sıfatlarla. (22.14)

-İnsan, şart-ı adi planında iradesinin hakkını vererek cismaniyetten ve hayvaniyetten sıyrılıp kalb ve ruh yörüngesinde yaşayabildiği ölçüde Esmâ-i İlâhiye’nin tecellîlerine mazhar olur. (24.00)


Soru: Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’de ya da herhangi bir mü’minde tecellî eden Esmâ-i İlahiye arasında farklılık var mıdır? Bazı İlahî isimlerin tecellîlerine mazhar olabilmek için hususi donanım şart mıdır? (26.49)



-Cenâb-ı Hakk’ın bazı isimleri bazı kimselerde daha gâliptir. Ezcümle, bütün peygamberlerde “Bâis” ismi kâhirdir. (27.07)

-Peygamberler için “kahraman” tabiri kullanılabilir mi? (28.24)

-Vahiy hakikati ve peygamberlerdeki hususi donanım… (30.08)