Tazyiklerden Sonra Gelen İnkişaflar
Cenab-ı Hak, Kitab-ı Mübin’de, her zorlukla birlikte bir kolaylık olduğunu ifade buyurur. (İnşirah sûresi, 94/5-6) Gerek ferdî gerekse sosyal hayattan elde edilen tecrübelere bakıldığında bunun pek çok misali görülebilir. Tarih sahnesine dikkat edildiğinde genellikle baskı ve tazyikleri açılım ve inkişafların takip ettiği görülür. Hizmet hareketinin geçmişinde de neredeyse bütün sıçramalar ve açılımlar böyle bir tazyik döneminden sonra olmuştur.
Bilindiği üzere altmışlı yıllardan itibaren sürekli darbe üstüne darbelerle pek çok sıkıntılara maruz kaldık. Fakat bütün bu sıkıntılar bizim hem kemmiyet hem de keyfiyet açısından inkişafımıza vesile oldu. Maruz kaldığımız baskılar bizim Zat-ı Ulûhiyet’e tam teveccüh ederek ciddi bir metafizik gerilime geçmemize, saflarımızı sıklaştırarak bünyan-ı mersus (sağlam bina, sımsıkı sağlam bünye) hâline gelmemize vesile oldu. Farklı bir tabirle kader bizi cebrî bir vifak ve ittifaka, derlenip toparlanmaya zorladı. Vifak ve ittifak ise Cenab-ı Hakk’ın tevfik ve inayetini celbeden en önemli vesilelerdendir.
Evet, insanı bunaltan, sıkıştıran baskılar ve krizler, sürpriz şekilde yeni kapıların açılmasına vesile olabilir. Çünkü insanlar bu tür durumlarda aklî melekelerini daha iyi kullanırlar. İçinde bulundukları zor şartlardan kurtulmanın çarelerini ararlar. Baş başa verip ne yapmaları gerektiğini planlarlar. Böyle bir cehd ü gayretin neticesi olarak da akıllarına çok orijinal fikirler gelebilir, ilham edilebilir. İşlerin tıkırında gittiği rahat ve geniş zamanlarda ise çoğunlukla insanların üzerinde ülfet ve ünsiyet hâkim olur. Bakışlar matlaşır. | DEVAMI…
Öyle şiddetli bir arzu var ki ötelere karşı… fakat tek bir şey engel oluyor; mevcudiyetiniz yeryüzünde hala hizmete vesile oluyorsa, bence onu kırmaya hakkın yok diyorum ve onu kırmayı da ciddi saygısızlık sayıyorum. Yani öyle bir ikilem içindeyim. Tabi çoğunuzda da belki bu duygu ve düşünce vardır. Biz burada O’nun için varız, O’nun dava olarak omuzumuza yüklediği meseleden ötürü varız. Ondan dolayı dünyevî bazı sıkıntılara katlanıyoruz. Ama asıl hedefimiz O (cc).. O’nun hoşnutluğu, O’nun rızası!
Soru: Hadîs-i şerif’te “مَنْ لَمْ يَهْتَمّ بِأَمْرِ الْمُسْلِمِينَ فَلَيْسَ مِنْهُمْ” buyuruluyor. Bu hadîs-i şerifte geçen “فَلَيْسَ مِنْهُمْ” ibaresinin ahirete ve dünyaya bakan yönlerini lütfeder misiniz?
“مَنْ لَمْ يَهْتَمّ بِأَمْرِ الْمُسْلِمِينَ فَلَيْسَ مِنْهُمْ”: Müslümanların işleriyle, dertleriyle, sıkıntılarıyla alakadar olmayan onlardan değildir, yani hakiki mümin değildir demektir. Kaybediyor demektir. Hakiki manada onlarla ölçülemez demektir. Bunun gelecekteki mükafatı (Allahu a’lem) baş döndürücü olacaktır Allah’ın izni inayetiyle. Onda hiç şüphemiz yok! Bir gadre uğradıksa şayet, her defasında Cenâb-ı Hak birkaç türlü lütufta berekette bulundu.
Çok iyi şeyler olacağı ümidini taşıyoruz, besliyoruz. Elhamdülillah arkadaşların çehrelerine bakınca, onların yüzlerindeki ümidi okuyunca, ben de ümitleniyorum.| DEVAMI…
Ubade İbni Sâmit (radıyallahu anh) nakletmektedir:
Rasulûllah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:
“Fatihatü-l Kitab’ı (Fatiha Suresi'ni) okumayanın namazı yoktur!”