İffet.. Allah Aşkına, İffet!..

İffet.. Allah Aşkına, İffet!..

*Yunus Emre hazretleri ne güzel söyler: “Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı/ Söz ola ağulu aşı / Yağ ile bal ede bir söz.” Dil yarası kılıç yarasından daha acıdır. Nitekim, bir Arap atasözünde “Kılıç yarası geçer ama dil yarası geçmez!” denilmiştir. (00:40)

*Adanmışlık ve beklentisizlik, peygamberler yoludur; onlar, bütün hayatlarını mesajlarını sunma yolunda kullanmış ama kimseden bir şey beklememişlerdir. (03:30)

*Peygamberler (alâ nebiyyina ve aleyhimüsselam), özellikle sıdk, emanet, tebliğ, fetânet ve ismet-iffet gibi çok mümtaz vasıflarla muttasıftırlar. Peygamber yolunda yürüyenlerin de bu üstün ahlâkı esas edinmesi ve bu güzel vasıfları temsil etmesi lazımdır. Peygamber yolunda yürümeyenlerin, Müslüman olsalar bile, yer yer şeytan güzergâhına girme ihtimali vardır. (05:00)

*“İffet”; çirkin söz ve fiillerden uzak kalma, hayâ ve edep dairesinde bulunma, doğruluk, dürüstlük ve ahlâkî değerlere bağlılık üzere yaşama demektir. Aslı Arapça olan bu kelime, namuslu, şerefli ve ahlâklı olma halini ifade edecek şekilde dilimize de geçmiştir. Özellikle eski nesir ve nazımlarda, izzet ve haysiyetiyle yaşayan, çalıp çırpmayan, haramlardan sakınan ve namusunu koruma mevzuunda fevkalâde hassas davranan kimseler hakkında “afîf” tabiri kullanılagelmiştir. İffet, umumî manâsıyla, iradenin gücünü kullanarak cismanî ve behimî arzuları kontrol altına almak, zinadan ve sefihlikten uzak durmak demek olsa da onu daha geniş ve şümullü olarak ele almak da mümkündür. Bediüzzaman Hazretlerinin, “Helal dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.” şeklinde dile getirdiği ölçüye göre iffet, meşru daire içinde yaşayıp gayr-i meşru sahaya nazar etmeme, el uzatmama, adım atmama demektir. Dolayısıyla, iffetli bir insan, göz, kulak, el, ayak gibi bütün âzâların helal dairedeki lezzetleriyle iktifâ etmeli, hiçbir şekilde ve hiçbir yolla haram işlememeli, izzet ve haysiyetine dokunacak durumlardan da sakınmalıdır. (05:55)

*Hususiyle âli bir heyet içinde yürüyen insanların işledikleri küçük bir iffetsizlik, küçük bir ismetsizlik, küçük bir sadakatsizlik gibi hata ve günahlar, bütün o heyeti, o camiayı mahcup edecek şekilde ortaya çıkabilir. Öyle bir âli heyetin her ferdi tıpkı bir vücudun uzuvları gibidir. Bu açıdan onlardan hiçbiri “Ben topuktum, ben dizdim; bana sıçrayan çamurdan, levsiyâttan başkalarına ne!..” diyemez. (06:45)

*Allahım, benimle arkadaşlarımı mahcup etme; arkadaşlarımla da hem beni hem de arkadaşlarımı mahcup etme!.. (09:50)

*Bir topuk, kirlenme mevzuunda gerekli olan hassasiyeti göstermiyorsa, umum camianın hukukuna tecavüz ediyor ve şeytan gibi zararlı oluyor demektir. Umum o camia ona “Hakkımı helal ettim!” demedikten sonra onun Cennet’e girmesi şüphelidir. (10:05)

*İnanan insanlar, umumun hukuku adına, “Allahım, Senin sevmediğin bir şeye göz dikeceksem canımı al; kulak kabartacaksam canımı al, belimi kır, hak ile yeksan et!” diyecek kadar yiğitçe davranmalıdırlar. (11:15)

*Madem yol peygamberler yoludur, onların evsaf-ı lazimesi olan sıfatlarla serfiraz bulunma o yolda başarılı olmanın tek şartıdır. İffetli yaşama, dünyaya meyl ü muhabbet etmeme.. nifaka sapmama, insanları aldatmama, kendini alkışa salmama… Bu âlemin erkânı budur; ille de bu âlem içinde kendinize bir yer bulmak istiyorsanız, ismet-iffet, sıdk-sadakat, emanet, tebliğ ve fetânet lazım. Bunlar, yitirdiğimiz Cennet’in temel unsurlarıdır. Yeniden bir Cennet kurmayı düşünüyorsanız, malzemesi budur. (13:10)

*Merhum Mehmet Akif, bir taraftan,

“Müslümanlık nerede, bizden geçmiş insanlık bile;
Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir,
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!”

der. Yeis kapılarını kapamalı, arkasına da sürgüleri sıkıca sürmeli, ümitsizliğe düşmemeli; fakat halimizi sık sık murakabeye tabi tutmadan da dûr olmamalı. (16:00)

*Hazreti Ömer Efendimiz,

حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا

“Hesaba çekilmezden evvel sürekli kendi kendinizle hesaplaşın.” buyurmuştur. Esasen herkesin kendisiyle böyle bir hesaplaşması olmalıdır. İnsanın hesaplı yaşaması lazımdır ki ötede veremeyeceği hesaplarla karşı karşıya kalmasın. (16:40)

*Hesaplı yaşamak ve bir hata ile her şeyi batırmamak için Hazreti Üstad’ın şu ifadesine uygun davranmak gerekmektedir: “Mâdem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dâne, bir lem’a, bir işaret ve bir öpmekle batma! Dünyayı yutan büyük letâifini onda batırma.” (17:40)

*Kutsî hadiste Allah (celle celâluhu), “Harama bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim Benden korkarak nazarını başka yere çevirirse, ona hazzı kalbde duyulan bir imanı tattırırım.” (18:20)

*Gelin Allah aşkına, Allah’tan utanarak, bir heyeti mahcup edecek densizliklere girmemek için sur üstüne surlar, kale üstüne kaleler oluşturalım, üst üste kapılar koyalım; şeytan ve avenesi geldiği zaman “Beyhude yorulma, kapılar sürmelidir!.” diyelim. (19:33)

*Allah’ın bize lütfettiği dünyayı, ihsanları nefsimize uyarak yıkmayalım!.. Gelin insanımızı mahcup etmeyelim, iffetimizle yaşayalım. Arzularımızı unutalım, gömelim; üzerine kayalar yükleyelim onların.. ölmez insan.. ve öbür tarafımızı mahvetmeyelim!.. (20:05)

*Rabbim, zayıfım, tutarsızım, kaymaya müheyya bulunuyorum; kaydırıp yanlış iş yaptırıp bunca insanı benimle mahcup etme!.. (22:06)

*Yük ağır, emanet muhterem.. elli tane eskortla götürseniz yine de yetmez. Basiret eskortu, dikkat eskortu, temkin eskortu, cemaatten ayrılmama eskortu, dua eskortu, ibadet ü taat eskortu… Bu emanete dokundurmamak için elli tane eskortla gitseniz yine az gelir. (23:24)

*(Daha ne diyeyim…)

يَا مُتَجَلِّي اِرْحَمْ ذُلِّي، يَا مُتَعَالِي أَصْلِحْ حَالِي

“Ey her yerde isim ve sıfatlarının tecellileri görülen, her muhtaca ihtiyacına göre tecelli eden Rabbim, şu perişan halime merhamet et. Ey her şeyden yüce, yegâne büyük Allahım, derbeder halimi ıslah eyle.” (24:43)